Hakkı Yılmaz Meali | |
"Bir vakit de Rabbin, Mûsâ'ya: “Git o yanlış; kendi zararlarına iş yapan topluma; "(26:10) | |
Firavun toplumuna, hâlâ Allah'ın koruması altına girmeyecekler mi?” diye nida etmişti. (26:11) | |
Mûsâ: “Rabbim! Şüphesiz ben, beni yalanlamalarından korkarım. (26:12) | |
Göğsüm de daralır, dilim konuşmaz, onun için Hârûn'a da elçilik ver. (26:13) | |
Hem onlara ait benim üzerimde bir suç var. Ondan dolayı beni öldürmelerinden korkarım” dedi. (26:14) | |
Allah: “Kesinlikle senin düşündüğün gibi değil! Haydi, ikiniz alâmetlerimizle/göstergelerimizle gidin. Şüphesiz ki, Biz sizinle beraberiz, işitenleriz. (26:15) | |
(16,17) Haydi, ikiniz Firavun'a gidin de ‘Biz kesinlikle, İsrâîloğulları'nı bizimle beraber gönderesin diye’ âlemlerin Rabbinin elçisiyiz deyin” dedi. (26:16) | |
Firavun: “Biz seni çocukken içimizde terbiye etmedik mi? Hayatından birçok yıllar içimizde kalmadın mı? (26:18) | |
Sonunda o yaptığın işi de yaptın. Sen nankörlerden birisin de...” dedi. (26:19) | |
(20-22) Mûsâ: “Ben, o işi şaşkınlardan olduğum zaman yaptım. Sizden korkunca da hemen sizden kaçtım. Sonra Rabbim bana yasalar-ilkeler bahşetti ve beni elçilerden biri yaptı. O başıma kaktığın nimet de İsrâîloğulları'nı kendine köle edinmiş olmandır” dedi. (26:20) | |
Firavun: “Âlemlerin Rabbi dediğin de nedir ki?” dedi. (26:23) | |
Mûsâ: “Eğer yakinen bilmiş olsanız, O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin Rabbidir.” (26:24) | |
Firavun, yanı başında bulunanlara “İşitmiyor musunuz?” dedi. (26:25) | |
Mûsâ: “O, sizin Rabbiniz ve daha önceki atalarınızın da Rabbidir” dedi. (26:26) | |
Firavun: “Size gönderilen bu elçiniz kesinlikle gizli güçlerce desteklenen/delinin biridir” dedi. (26:27) | |
Mûsâ: “Şâyet aklınızı kullansanız, O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir” dedi. (26:28) | |
Firavun: “Benden başka ilâh edinirsen, andolsun ki seni zindana kapatılmışlardan yaparım” dedi. (26:29) | |
Mûsâ: “Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?” dedi. (26:30) | |
Firavun: “Haydi hemen getir onu, eğer doğrulardan isen” dedi. (26:31) | |
"Bunun üzerine Mûsâ, birikimini ortaya koyuverdi; bir de bakmışsın ki Mûsâ'nın birikimi, apaçık bir “silip süpüren”dir. "(26:32) | |
"Gücünü de çekti çıkardı; bir de bakmışsın ki o güç, izleyenlere çok mükemmel, hiç kusursuzdur. "(26:33) | |
(34,35) Firavun, yanı başındaki ileri gelenlere: “Şüphesiz bu, kesinlikle çok bilgili bir etkin bilgin! Sizi etkin bilgisiyle topraklarınızdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?” dedi. (26:34) | |
(36,37) İleri gelenler dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere de toplayıcılar gönder. Bütün büyük ve çok etkin bilginleri sana getirsinler.” (26:36) | |
Böylece, etkin bilginler belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi. (26:38) | |
İnsanlara da, “Siz toplanıyor musunuz?” denildi. –“(26:39) | |
Bizim etkin bilginlere uymamız için, kendilerinin galip gelen kimseler olmaları gerekir!”– (26:40) | |
Etkin bilginler geldiklerinde Firavun'a: “Şâyet biz üstün gelirsek, kesinlikle bize bir ücret var mı?” dediler. (26:41) | |
Firavun: “Evet, o takdirde siz, hiç şüphe yok ki, yakınlardan olacaksınız” dedi. (26:42) | |
Mûsâ onlara, “Ortaya koyun ne koyacaksanız!” dedi. (26:43) | |
"Bunun üzerine onlar, birikimlerini, eski inanç ve tezlerini/çer-çöplerini; eften püften bilgilerini ortaya koydular ve “Firavun'un gücü hakkı için şüphesiz elbette bizler galip olanlarız” dediler. "(26:44) | |
"Sonra Mûsâ birikimini ortaya koydu; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuyor da yutuyor! "(26:45) | |
(46-48) "Sonra etkin bilginler boyun eğip teslimiyet gösterenler olarak bırakıldılar: “Biz, Âlemlerin Rabbine; Mûsâ ve Hârûn'un Rabbine iman ettik” dediler. "(26:46) | |
Firavun dedi ki: “Ben size izin vermeden O'na iman mı ettiniz? Şüphesiz ki o, elbette size sihri öğreten büyüğünüzdür! Peki, yakında bileceksiniz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama/ardarda kestireceğim ve kesinlikle hepinizi astıracağım!” (26:49) | |
(50,51) Etkin bilginler: “Zararı yok, şüphesiz biz Rabbimize dönenleriz. Biz mü’minlerin ilkleri olduğumuzdan dolayı, Rabbimizin bize hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz” dediler. (26:50) | |
Sonra Mûsâ'ya: “Vur birikimini o bol suya/nehire!” diye vahyettik. Sonra o bol su/nehir yarıldı/barajlar yapıldı da, her bir parça baraj, ulular ulusu bir dağ gibi oluverdi. (26:63) | |
Ve Biz, Mûsâ'ya: “Kullarımı geceleyin yola çıkar, şüphesiz siz takip edilenlersiniz” diye vahyettik. (26:52) | |
(53-56) Derken Firavun da şehirlere toplayıcıları gönderdi: “Şüphesiz bunlar, sayıları azar azar, bölük pörçük bir topluluktur. Ve onlar bizim için elbette öfkelidirler. Biz ise, elbette hazırlıklı, tedbirli bekleyen bir cemaatiz.” (26:53) | |
Sonra Firavun ve adamları güneş doğarken onların ardına düştüler. (26:60) | |
İki topluluk birbirini görünce, Mûsâ'nın ashâbı “Şüphesiz biz, kesinlikle kıstırıldık” dediler. (26:61) | |
Mûsâ: “Kesinlikle sizin düşündüğünüz gibi değil! Şüphesiz Rabbim benimledir, bana yol gösterecektir” dedi. (26:62) | |
Ötekilerini de oraya yaklaştırdık. (26:64) | |
(65,66) Ve Mûsâ ve beraberindekilerin hepsini kurtardık, sonra da ötekileri suda boğduk. (26:65) | |
(57-59) Sonunda Biz, Firavun ve toplumunu bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve şerefli makamdan çıkardık. İşte böyle! Ve sonra onlara İsrâîloğulları'nı mirasçı/son sahip yaptık. (26:57) | |
Şüphesiz bunda kesinlikle bir alâmet/gösterge vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdi. (26:67) | |
Ve şüphesiz ki Rabbin, kesinlikle en üstün olanın, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olanın, engin merhamet sahibinin ta kendisidir. (26:68) |